SANA BEN HAYALLER DÜŞLER BÜYÜTTÜM… (49)
Ertuğrul Özgün

Ertuğrul Özgün

MEMLEKET İŞLERİ

SANA BEN HAYALLER DÜŞLER BÜYÜTTÜM… (49)

01 Ağustos 2025 - 06:28

"Aydınların Aydınlatamadığı Halkı, Soytarılar Aldatır."
Cemil Meriç, (1916-1987)
Türkeş’in ölümünden sonra 18 Mayıs 1997 tarihinde toplanan Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) 5. Olağanüstü Kongresi ile başlayıp günümüze kadar uzanan, MHP’nin, daha doğrusu Devlet Bahçeli’nin Türk siyasal hayatımızdaki etkilerini, değişim ve dönüşümünü değerlendirdiğimiz bu süreçte sona geldik.
03 Kasım 2002 Genel Seçimlerinde MHP’nin % 10 seçim barajının altına düşmesiyle Genel başkanlık görevinde istifa eden Bahçeli, teşkilatların ısrarı üzerine 12 Ekim 2003 Genel Kurulunda yeniden aday olur ve genel başkan seçilir.
19 Kasım 2006 tarihinde yapılan kongrede 1139 delegenin oy kullandığı kongrede 1127 oy alarak yeniden MHP Genel Başkanı seçilen Bahçeli, MHP genel başkanlığı koltuğunda kalıcı olduğunu gösterir.
03 Kasım 2002’den 22 Temmuz 2007 tarihindeki genel seçimlere kadar 4 yıl 9 ay mecliste olmayan MHP ve Bahçeli, 22 Temmuz 2007 Milletvekili Genel seçimlerinde %14,27 oy alarak Genel başkanlığını tartışmalara kapatır.
Yeniden meclise giren MHP’nde artık belirgin bir şekilde Devlet Bahçeli etkisi vardır. Ve MHP artık Devlet Bahçeli ile anılmaktadır.
Çalışmamız içinde büyük bir kısmına değindiğimiz Devlet Bahçeli’nin, bir kesim tarafından olumlu, bir kesim tarafından olumsuz karşılanan ülke yönetiminde doğrudan ya da dolaylı olarak, tesiri olduğu artık herkesin kabul ettiği bir gerçektir.
Devlet Bahçeli’nin siyaset dünyamıza olan tesiri, onun bireysel olarak üstün liderlik özelliklerinden mi yoksa bilmediğimiz bir gücün katkısıyla mı gerçekleştiği tartışılmaktadır.
Çalışmamızda cevabını aradığımız soru, Bahçeli’nin genel başkanlık koltuğuna oturduğu tarihten bu yana, ideallerimizi siyasal hayatta gerçekleştireceğine inanıp desteklediğimiz MHP ve onun Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türk milliyetçilerinin-ülkücülerin beklentilerini karşılamış mıdır?
Bu sorunun cevabı üzerinde maalesef henüz mutabakat sağlanmış değildir.
Bir yanda, “Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli, yarım asrı aşan siyasi mücadelesiyle Türk milliyetçiliğinin hem mimarı hem muhafızı, hem aklı hem vicdanıdır. Onun duruşu; devlete sadakatin, millete sevdanın müstesna bir ifadesidir.” İnancıyla onu “bilge lider” olarak kabullenenler.
Diğer yanda, “Yaygınlaşan kara para aklamanın nedenlerinin araştırılması AKP ve MHP’nin oylarıyla reddedildi…
Yargıdaki rüşvet ve yolsuzluk iddialarının araştırılması AKP ve MHP’nin oylarıyla reddedildi…
Organize suç örgütlerinin kamudaki bağlantılarının araştırılması AKP ve MHP’nin oylarıyla reddedildi…
Yap işlet devret modeliyle yapılan projelerin kamuya getirdiği ekonomik yükün araştırılması AKP ve MHP’nin oylarıyla reddedildi…
Vergi vermeyen, vergi muafiyetinden yararlanan şirketlerin araştırılması AKP ve MHP’nin oylarıyla reddedildi…” haberlerini duydukça, AKP’ni aklama görevi üstlenmiş bir MHP görüntüsünden dolayı kahrolan yönetime muhalif ülkücüler.
Bir yanda, “Ülke geleceği tehlikeye düştüğü her durumda siyasi manevra ile rakiplerini saf dışı bırakan satranç ustası, devlet adamı Devlet Bahçeli,” iddiasında bulunan ve sürekli partinin başında kalmasını savunan teşkilat mensupları.
Diğer yanda, “Türk milliyetçilerini ve ülkücüleri özünden uzaklaştırarak AKP çizgisine çekmeye çalışmakla görevli Devlet Bahçeli…” diye inanan muhalif kesim.
Bir yanda, “Bütün ömrünü ve varlığını Türk milletine adamış, Türk milliyetçiliğinin ideolojik derinliği ve felsefesini kavramış, çağın gereklerine göre tavır ve politika geliştirerek MHP’nin geleceğini de şekillendiren dava ve hesap adamı Devlet Bahçeli…”diye bilgeliğine inananlar…
Diğer yanda, “MHP’ni yönettiği 28 yıllık döneminde, Türk devleti ve Türk dünyası için gözle görülen yeni bir proje üretmediği gibi ne zaman AKP iktidarı yönetimde sıkıntıya düşse ona payende olup düzlüğe çıkararak, 22 yıldır AKP iktidarını sürdürmesinin yolunu açan, yukarıda sıralanan ve ülkücü vicdanı sızlatan yolsuzluk iddiaları gibi yüzlerce iddianın araştırılmasının önünü kapatan, MHP’ni kendi ideallerinden koparılarak AKP’ne evrilmesinin taşlarını ören, koltuk değneği görevini üstlenmiş Devlet bahçeli...” diye, hareketi böldüğüne ve milliyetçi muhafazakâr seçmeni AKP’ne ve onun politikalarına sürüklediğine inananlar…
Kanaatimiz, bütün bu iddiaların ayaklarının yere basabilmesi için, ideolojik donanım ve felsefi derinliğe vakıf Türk milliyetçileri- ülkücülerin, yani kısaca “Ülkücü İradenin,” MHP’nin 1997 yılındaki 5. Olağanüstü Kurultayında olduğu gibi bir kere daha sorumluluk almasıyla mümkün olabileceği yönündedir.
Çalışmamız içinde ayrıntılarıyla işlediğimiz,
Eğitimde 4+4+4 kararının çıkarılması,
Meclis başkanının seçilmesinde AKP’ye verilen dolaylı destek,
Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesi,
Suriye meselesi ve sığınmacıların ülkeye girişi,
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin yasalaşması… gibi ve ondan sonraki “Cumhur İttifakı” adı altında AKP politikalarına verilen karşılıksız destekle neyin amaçlandığını soracak ülkücü irade.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurarken Anayasa’ya, “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür,” tanımını koyarak, her türlü etnik ve dini ayrışmanın önünü kesen Türk milliyetçiliği fikrini temsil ettiğini iddia eden MHP ve onun lideri Devlet Bahçeli’ye, “Cumhurbaşkanı yardımcılarından biri Kürt, diğeri Alevi olsun”  sözünü söyleten AKP, MHP ve DEM işbirliğinin, Türkiye’yi bir Ortadoğu ülkesine çevireceğini, bu sözü ve taşıdığı anlamı, Türk Milliyetçiliği ideolojisi ve felsefesiyle nasıl bağdaştırdığını sorup sorgulayacak, bir ülkücü irade
Bu iradenin oluşmasında en büyük sorumluluk ise bugün hala varlığını sürdüren Türk Ocakları, Aydınlar Ocağı ve Ülkü Ocakları’nındır.
Elbette böyle bir irade hala varsa…
Devam edecek…
 
 

YORUMLAR